Yazının en başında belirtmek gerekir ki PDR alanında lisans yüksek lisans ve doktora yapmış bir kişiyim. Yani özetle klinik psikoloji okumak gibi bir isteğim ve hevesim de yok. Bu yazıda Psikoloji ya da PDR alanının bir fanatiği gibi değil bilimsel nedenleri ile anlatım yapacağım.
Yazıyı yazma nedenim Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Psikoloji Bölüm Başkanı Sn. Hakan TÜRKÇAPAR’ın Twitter paylaşımı. Hocamız PDR bölümü ve tıp fakültesi mezunlarının da klinik psikoloji yüksek lisansına başvurularının kabul edileceğini söylemiş ve ortalık yıkılmış.
Bu alanda olup Hakan TÜRKÇAPAR ismini duymayan yoktur. Duymayan biri varsa zaten gitsin limon satsın ?
Hoca ile tanışıklığımız yedi yıl önce başladı. Derneğin tüm eğitim programlarını tamamlamış biri olarak PDR mezunları ile de psikoloji mezunları ile de hatta psikiyatri asistanları ile de dersler aldım . Bakın burası önemli. Hakan hoca ve ekibi PSİKOTERAPİ’nin herhangi bir bölüme tapulu olmadığını gerekli eğitim ve standartlarla PSİKOTERAPİST olunacağını savunan nadir psikiyatri uzmanlarından . Bu kısmı aklımızda tutarak devam edelim.
Yüksek lisans nedir ? Neden yapılır ? konusunda ülkemizde garip bir durum var. Normalde yüksek lisansa bir alandaki bilim uzmanlığı demektir. Devam etmeyi düşünenler için doktora yolunda araştırmacı olmanın temellerinin öğrenildiği bir yerdir. Ancak konu klinik psikoloji olunca durum işsiz kişilerin etiket yaratma çabası haline gelmiştir.
Yüksek lisans kendi alan derslerinizin yanında başta istatistik ve araştırma yöntemleri olmak üzere farklı alanlardan dersler aldığınız bir yerdir. Yani aslında işin doğası gereği disiplinler arası olmalıdır. Ancak ülkemizde bir dönem egemen olan hala etkilerinin görüldüğü alan faşizmi en çok psikoloji alanında yer etmiştir. Başka alandan olmayanı almamak hatta bir tık ilerisi kendi lisans mezunu olmayanı bile almamak bu bölümlerin adeta övündüğü bir gelenek haline gelmiştir.
Psikolojik danışma ve rehberlik alanı ABD’den ithal bir bölüm olarak yapılandırılmıştır. İngiltere haricindeki Avrupa ülkelerinde karşılığı bulunmamaktadır. ABD’de psikolojik danışmanlık alanının birçok alt alanı vardır. Ancak ülkemiz bu konuda geri kalmış alt alanları kuramamıştır. Bu bağlamda psikoloji alanında counseling ile benzer hatta belki de aynı olan counseling psychology diye bir alan da meydana gelmiştir. Aslında bu kavga ülkemize özgü değildir. ABD’de hala bu konuda yazan çizen tartışan kişiler vardır. Eskiden aralarında bir ayrım varken şu an bu ayrım giderek daralmıştır. Hatta bir yazar bu konuyu hala tartışmanın 50 yıl öncesinde kalmak olduğunu savunur. Merak edenlere APA’nın görüşü gelsin https://www.div17.org/about-cp/counseling-vs-clinical-psychology/. Burada bazıları counseling ile counseling psychology aynı değil diyebiliyor. Maalesef bu pek doğru bir yaklaşım değil.
Psikolojik danışma ve rehberlik mezunlarının klinik psikoloji de yüksek lisans yapmamasını haklı gösterecek tek bir bilimsel veri yoktur. Keza aynı şeyin tersi de geçerlidir. Psikoloji mezunu biri de psikolojik danışma ve rehberlik alanında yüksek lisans hatta doktora yapmalıdır. Aslında özellikle yeni mezun işsiz psikolog arkadaşlar bu alan faşizmini sürdürürken yıllardır insanlar çapraz alanlarda lisansüstü eğitim alıyorlar zaten. Örneğin Anadolu Üniversitesi PDR bölümünde lisansı sosyal hizmet, psikoloji ve PDR olan farklı hocalar çalışmakta. Daha tanıdık bir örnek olacak ise psikologlar derneği başkanının da PDR alanında doktora sahibi olduğunu söylemek gerekir. Bu durum vay ahlaksızlar PDR’ye almışlar adamı demekten çok ne mutlu adam bizi tercih etmiş bu alana katkı sunmuş şeklinde değerlendirilmelidir.
Dikkat ederseniz hiçbir psikoloji öğrencisi ya da akademisyeni bilimsel nedenlerle bu dışlamayı açıklayamaz. Herkesin ağzında bir alan talanı türküsü saygısızca ağzına ne gelirse yazıyor. Var mı bilimsel kanıtın ? Yok… Dünyadaki uygulama senin savunduğun gibi mi ? Hayır…
Ülkemiz ruh dağlığı alanında iki temel sorun . Biri işsiz psikologlar devlet yılda 200 kadar psikolog alırken 6000’e yakın mezun olduğu için herkes bir fark yaratmak adına klinik psikolog olma hevesine düşüyor.
İkincisi psikoterapi uygulamaları sanki klinik psikoloji tekelinde algısı. Eğer yasal olarak bakacaksak ülkemizde hastaya psikoterapi verme yetkisi olan tek grup PSİKİYATRİ HEKİMLERİdir. Ancak bilimsel olarak bakarsanız bu durumun böyle olmadığını hepimiz biliyoruz. En çok da psikiyatri uzmanları biliyor ancak kimse yoğurdum ekşi demiyor. İşte yukarıda da ifade ettiğim üzere Hakan Hoca ve öğrencilerinin bu görüşü ruh sağlığı alanı için çok önemli.
Psikoterapi hizmetleri psikoloji, psikiyatri ya da psikolojik danışma ve rehberlik tekelinde değildir. Diplomalar üstü bir hizmettir. Öyle yapılandırılmalıdır. Ancak Türkiye’de bunu teklif edebilen bir babayiğit henüz çıkmamıştır.
Özetle PDR mezunlarının klinik psikoloji alanında yüksek lisans hatta doktora yapmasının önünde ne yasal ne de bilimsel hiçbir engel yoktur.
İnsanların işsizlik ve rant için yaptıkları yorumlar bilimsel gerçekler olarak kabul edilemez. Umuyorum ki hem diğer psikoloji bölümleri hem de PDR bölümleri lisansüstü eğitimlerini geliştirir ve disiplinler arası bir yapıya sokarlar. Her iki alanda birbirinde eğitimine devam edebilmeli alan savunucusu olacağım derken saçma argümanlar kullanan bir güruha dönüşmemelidir.
PDR olacak öğrenci olarak ne tavsiye edersin.
Bende aslinda psikoloji okuyup yüksek lisans yapıp bilişsel psikoloji ya da cinsel terapi olarak düşünüyordum fakat bana çıkan PDR olunca üzüldüm ,beni ümit edecek ne söyleyebilirsiniz ?
Oncelikle bana çıkan PDR olunca üzüldüm yaklaşımından vazgeçin.
eğer bölümden memnun degilseniz yeniden sınava hazırlanmanizi öneririm
PDR ye girebilecek. bir puan aldıysanız psikoloji bölümünü de kazanabilirsiniz demektir. a üniversitesi olmaz da b olur.
Bilişsel psikoloji ve cinsel psikoloji bir çalışma alanı olup ülkemizde karşılığı da yok. aralarında en ufak bir bağ da yok. bir kariyer danışmanından yardım almanızı ya da bu alanlarda çalışan psikologlar ile görüşmenizi tavsiye ederim. zira kafanız çok karışık…
Merhaba, ben bu sene mezuna kalarak tekrar sınava girdim normalde hedefim Anadolu Üniversitesi Psikoloji bölümünü kazanmaktı ama sınavdan sonra tutmayacağına kanaat getirdim. Benim size sorum 100 bin civarı bir sıralama gelirse Mersin, Balıkesir gibi tutan şehirlerimizin Psikoloji bölümlerini tercih etmem mi mantıklı yada daha iyi bir universitenin PDR bölümünü mü, yani 100bin gibi bir sıralama yapıp atıyorum Mersinde okumanın bana bir dezavantajı olur mu yoksa tekrar mezuna kalıp daha iyi bir sıralama icin çalışmam mı mantıklı kafam çok karışık açıkçası. Normalde önceki senelerin de sınavlarını cözdgümde yaptığım netler istediğim sıralamaya yetiyordu ama bu sene hazırlanan sınav neticesinde ve benim de biraz sınav esnasında kendimi kontrol edemememden kaynaklı istediğim gibi geçmedi.
Mevcut düzenlemelerde yani bu günkü şartlarda psikoloji okumanızı ama formasyon da almanızı öneririm . Bu sayede hem pdrci olarak MEB’e atanabilir hem de psikoloji lisans diplomanızı kullanabilirsiniz.
açıkçası ben daha çok klinik alanda kendim çalışmak istiyorum.Şuan ki tek umudum sıralamanın 100binden aşağı inmemiş olması bu durumda üsteki yorumumda belirttiğim illeri tercih etmeyi düşünüyorum, teşekkür ederim♡Ψ
Psikoloji mezunun birinin pdr alanında yüksek lisans yapmasını önerir misiniz ?
Önceliklerinize ne yapmak istediğinize göre değişir neden olmasın 🙂