Meslek hayatım boyunca katıldığım üçüncü ancak en ilginç genel kurulun notlarını derlemek istiyorum . Bir önceki genel kurulu da yazmıştım , okumak isteyenler için TIKLAYINIZ Şunu söylemem gerekir ki istediğim gibi oy kullanabilseydim her iki genel başkan adayını da listeme yazmayacak ancak her ekipten de birilerini listeme ekleyecektim . Baştan bunu yazayım ki bir tarafı takım tutar gibi tutmadığım anlaşılsın . Peki nasıl olurda genel kuurlda istediğiniz gibi oy kullanamazsınız . Biraz buna bakalım .
2016 yılındaki genel kurulda blok mu çarşaf mı tartışması olmuş ve Canani KAYGUSUZ hoca kalkıp biz PDRciyiz demokrasi burada olmaz ise nerede olacak demişti. Böylece sesler kesilmiş ve çarşaf listeye geçilmişti. Çarşaf liste dediğimiz şey tüm adayların isimleri bir kağıtta yazılı siz 7 yönetim 3 denetim kurulu seçip listenize yazıyorsunuz. Evet hesaplaması biraz zahmetli ancak en demokratik yol bu. Bu sayede size dayatılan listeye değil istediğiniz kişileri yazabiliyorsunuz. Hee illa dayatma isteyen önceden yazılmış listeyi de atabilir ? Buna da bir engel yok.
Genel kurul yine bu tartışmalar ile başladı daha sonrasında ise ne çarşaf ne blok denebielcek bir seçim yöntemine geçildi. Bu yöntem şu bir blok liste var isterseniz onu alıp atıyorsunuz. Bir de boş beyaz kağıt var isterseniz onu alıp yazıyorsunuz. Her ikisini de alan var sanırım birini eve götürüp uçak falan yapılıyor ben anlamadım .
Seçimde oy kullanabileceğiniz paravan yok. Kağıdı alıyorsunuz milletin gözü önünde yazıyorsunuz. Herkes bakıyor öyle bir seçim ortamı. Zaten beyaz kağıdı alır almaz gözler size dönüyor aha bir HAİN daha diye ?
Konuşmalar sırasında eski genel başkan Sn. Filiz Bilge konuşurken sen başkan değilsin gibilerinden konuşan gerizekalı arkadaşlar vardı. Başka sıfat bulamadım kendilerine gerizekalı demek istiyorum yeniden . İsterlerse beni arasınlar yüzlerine de diyeyim …
Bu ortam içerisinde eski yönetimin hiç sesi çıkmadı. Müdahalede bulunmadı. Bu başlı başına bir hata idi.
Divan divana uzanmış yatıyordu ? Şaka şaka ortada bir divan yoktu (Bu bir gerçek iki anlamda da) . Salona girdiğimde demokrasiye saygınız olsun, hani nerde demokrasi , topluluğa saygınız olsun diye üyeleri fırçalıyorlardı mikrofondan . Demokrasi ülkemzide %51 alanın %49 alanın üzerinde tepindiği bir kavram olarak bilindiğinden çok şaşırmadım .
Otobüslerle adam getirmişler diye dert yanan bir grup vardı. Bunlara da hiç katılmıyorum . Otobüsü bırakın isterse kamyona istifleyip getirsin bu bizi ilgilendirmez. Kişinin bir oy hakkı var otobüs, rica, minnet , vaat ya da kendi isteği hiç farketmez gelmiş oy kullanıyor buna diyecek bir sözümüz olmamalı.
Özden BİLGİN ve Şakir CANÖZ önce aday oldular , sırf bu konuları dile getirmek için. Özellikle Özden hoca olanca kibarlığı ile net mesajlar verdi. Kendisini tebrik ederim . Sonra da bunları söylemek için çıktım aday olmuyorum dedi. Çok iyi bir tepki idi. Hee kimse anlamadı o ayrı… O da bizim ayıbımız olsun .
Peki bu tartışmalar hiç olmasa idi ? Kim kazanırdı? Çok rahat söyleyebilriim ki Sn. Cengiz ŞAHİN ve ekibi blok olarak yönetimi oluştururdu. Diğer grubun hiçbir şansı yoktu. Salondaki atmosfer bunu gösteriyordu. Yani sonuç değişmezdi. Ancak insanların algıları değişirdi. İlk defa seçime benimle gelen eşim her sene bu saçmalığa mı geliyorsun sen dedi. Salonda olduğu halde oy kullanmadı oğlumuzla ilgilenmeyi tercih etti. Sanırım doğru olanda buydu. Ben oy kullandım . Gittim kimliği gösterdim. Beyaz kağıdımı aldım . İnsanlar beni izlerken oy sandığının üzerine çömeldim (bkz. Çömelmek) . Sonra yazmaya başladım . Bir iki üç dört beş kişi yazdım . Bir baktım ki bunların sadece biri aday (onuda oy boşa gitmesin sayılsın diye yazdım). Ama azimliydim. 7 kişi bulmalıydım . 6. Olarak kendimi yazdım . Baktım bir eksik var. 4,5 yaşındaki oğlumu yazdım . Sonuçlar açıklandı ancak oğlumun adını göremedim.
Demokrasi var arkadaş! Yedirtmem oğlumun oyunu!
Oy kullanmış olmnın hzuuru ile evime döndüm. Ben mesleğimin gerektirdiklerinin aksine süreç odaklı değil hep sonuç odaklı biriyim. Hayatımın her döneminde değer verdiğim hocalarım beni süreç odaklı olmaya yönelttiler ancak ilk defa sürecin sonuçtan önemli olduğunu yaşayarak öğrendim . Genel kurulun bana kazanımı budur . Kaybeden PDR kültürü olmuştur.
Kaybeden kelimesini kazanan başkanımızdan (dikkat edin başkanımız diyorum, laf salatası yapacaklara not düşeyim dedim.) bağımsız kullanıyorum . Kendisini tanımıyorum, iyi yapar kötü yapar gibi bir değerlendirmem de yok. Bir çok vaat verildi . Bazıları dernekçiliği aşan vaatlerdi. Birlikte izleyip göreceğiz. Kendisini tebrik ederim . Başarılar ve de kolaylıklar dilerim.