Değerli meslektaşlarım, sevgili öğrenciler ve ruh sağlığı alanında çalışan/ilgisi olan tüm değerli insanlar;
Kimi zaman STK’lar düzeyinde, akademisyenler düzeyinde özellikle sosyal medyada süregelen bir alan tartışmasının izleyeni(zaman zaman da katılanı olarak) bu yazıyı yazmayı kendime bir sorumluluk olarak görüyorum. Uzun bir yazı olacağından çoğu kimsenin okumayacağını bilsem de bunları ifade etmesem kendimi rahatsız hissederdim.
Psikolojik danışma ve rehberlik alanı ilk olarak mesleki rehberlik odaklı olarak ABD’de başlamış sonrasında tüm alanlar gibi gelişmiş ve farklı çalışma alanlarına evrilmiştir. Bu bağlamda psikolojik danışmanlık alanının ABD’de doğduğu ve bize ithal edildiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu bağlamda sıklıkla ABD’den örnekler ve uygulamalar verilmesi de kaçınılmazdır.
Psikolojik danışma ile psikoloji alanı tartışmalarında, Türk Psikolojlar Derneği tarafından da dillendirilen psikolojik danışma’daki psikolojik kavramının kaldırılmasına dayanak olarak gösterilen PSİKOLOJİK olmadığı saptaması var. Ne yazık ki dernek başkanı da aynı yanlış(!) bilginin temsilcisi. Counseling kelime anlamı olarak psikolojik danışma demektir. Psychological Counseling olarak kullanımına rastlansa da bu çok yaygın bir kullanım değildir. Çünkü yerleşmiş terminolojide herkes counseling kavramının psychological counseling anlamına geldiğini bilir. Burada bazı kişilerin savunduğu ‘ama bak psikolojik yazmıyor’ argümanı tamamen yersizdir. Diğer danışmanlıklar için ağırlıklı olarak ‘consulting’ kavramı kullanılır. Bu yüzden ‘counseling’ dediğinizde psikolojik demenize gerek kalmaz. Buna kültüre uygun çeviri denir. Çünkü danışmanlık denseydi o dönemde (ve hatta hala!) kimse neyin danışmanlığı olduğunu anlamayacaktı. Bİzde counseling/consulting gibi (belki daha fazlası da vardır) kavramlar olmadığı için emlak danışmanlığı, yatırım danışmanlığı, psikolojik danışmanlık gibi kavramlar kullanırız.
Oldukça talihsiz diğer bir açıklama ise Psikolojik Danışman HAYIR, Danışma Psikoloğu Evet paylaşımı idi. Hem TPD hem sayın başkan ve ardından yüzlerce psikolog bu hatayı nasıl yaptı, kimler yanlış yönlendirdi bilmiyorum ancak bu bilimsel bağlamda da tamamen yanlış. Öncelikle ABD örneği üzerinden gidecek olursak (ki bizde Counseling Psychology olmadığına göre oradan devam etmek zorundayım) bu iki kavram orada da aynı anlamda kullanılmıyor. ACA ve APA kendi referanslarını dikkate alarak kendi terminolojisini kullanıyor. Aslında genel olarak benzer işler olan bu kavramlar, yine de farklı. Büyük olasılıkla nesi farklı deseniz ABD’deki uzmanlar bile açıklamakta zorlanır ama bildiğimiz bir şey var ki bu kavramlar halen ayrı ayrı kullanılıyor.
Örneğin COUNSELING PSYCHOLOGY’de doktora yapmak sizi kimi eyaletlerde COUNSELOR yapmıyor. Mecburen COUNSELING alanında eğitim almanız gerekiyor. TPD’nin bu paylaşımı ve sonrasındaki yorumlar ise daha da ilginçti. Bir grup psikolog, psikolojik danışman kavramının danışmanlık psikolojisinden çalındığını iddia ediyordu! Bu tam anlamı ile bilgi eksikliği göstergesidir. Mantıksal olarak da yanlıştır. Yani danışmanlık alanı gibi bir alan yok iken nasıl Danışmanlık Psikolojisi alanı olabilir 🙂 Bununla ilgili bir makalede bugün danışmanlık psikolojisi (counseling psychology) olarak bildiğimiz her şey psikolojik danışmadır (counseling) diyerek güzel bir tanımlama yapıyor. Sözün özü COUNSELING hem bilimsel hem mantıksal olarak COUNSELING PSYCHOLOGY’den önce de vardı…
Tartışmalarda sıklıkla ele alınan diğer bir argüman ise PDR Bölümlerinin eğitim fakültelerinde yapılandırılmış olmasıdır. Şahsi fikrim eğitim fakülteleri içerisinde yer almaması gerektiğidir. Ancak kuruluş yıllarındaki hantal yapıdan kurtulmak mümkün olmamış, PDR bir bölüm haline bile gelememiş EĞİTİM BİLİMLERİ bölümü altında bir anabilim dalı olarak kalmıştır. Bunda da PDR akademisyenlerinin sorumluluğu büyüktür. Her anabilimdalı aynı yıl aynı dönem bölüm için başvuru yapsaydı durum çok farklı olabilirdi. Üç tane başka alandan dekan yüzünden bu halde bir yapılanma devam ediyor…
Bu gün bir çok PDR akademisyeni kariyer, ruh sağlığı, aile ve evlilik ya da okul psikolojik danışmanlığı konusunda uzmanlaşmış ve sadece o alanda çalışmalar yapar konuma gelmiş durumda. Kendimden örnek vermem gerekirse aile danışmanlığından anlamam. Bu konuda hiçbir çalışmam yok, keza okul danışmanlığı ve rehberlik hizmetleri konusunda da oldukça zayıfım. Konumuza geri dönecek olursak üniversite içerisinde hangi fakültede yer aldığınızın hiçbir anlamı yoktur. Bunu psikoloji alanından örnekle açıklayalım. Psikoloji bölümleri üniversitelerin fen edebiyat, edebiyat, insan ve toplum bilimler, sosyal bilimler, iktisadi, idari ve sosyal bilimler ve hatta Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya (?) fakültesi içinde yer alabilmektedir. Şimdi hangi fakültedeki psikoloji eğitimi daha makbuldür 🙂 Bir fark var mıdır? Bu fark içinde bulunulan fakülteden mi kaynaklanmaktadır?
Değerli alan çalışanları, PDR bölümünün eğitim fakültesi içerisinde yer alması bir yapılandırma meselesidir. Yarın bir kanun çıkar ve sağlık bilimleri fakültesine geçer, keza sosyal hizmet bölümü Anadolu Üniversitesi’nde Sağlık Bilimleri içerisinde iken Hacettepe’de iktisadi idari bilimler içerisindedir. İçinde bulunulan fakülte eğtiim niteliği, içeriği için bir gösterge olarak kabul edilemez. En azından az biraz bilimsel bilgi sahibi olanlar için…
Tartışmalarda bir başka dayanak ise PDR mezunlarının öğretmenlikle sınırlı olması gerekliliği ifadesidir… Bu argüman da maalesef yersizdir. PDR mezunalrı eğitim fakültesinde olmaları sebebi ile bir öğretmenlik programındaki tüm dersleri alırlar. Bu derslere ek olarak psikolojik danışma ve rehberlik alanında zorunlu, alt alanlarda (okul, aile, ruh sağlığı, kariyer) seçmeli dersler ile eğitim programlarını tamamlarlar. Keza uygulamaya bakıldığında adalet bakanlığı, TSK, üniversite PDR merkezleri gibi birimlerde çalışan hiçbir PDR mezunu öğretmenlik iş ve işlemlerini yapmamakta bu kurumlar tarafından da öğretmen olarak nitelendirilmemektedir. Programın adı Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık’tır. Psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğretmenliği değildir. Bir dönem Anadolu Öğretmen Liselerinden mezun olanlara öğretmenlik lisans programlarını seçtiklerinde verilen ek puan uygulaması rehberlik ve psikolojik danışmanlık programları için geçerli değildir. Özetle ifade etmek gerekirse kamu kurumlarının çoğu PDR mezunlarını öğretmen olarak görmemektedir. Yine son mevzuatla alanı PDR olmayan kişiler rehber öğretmen olarak tanımlanmıştır. Rehber öğretmen ile psikolojik danışmanlar arasında gerçekleştirilecek işler ve sorumluluklardaki farklılıklarda tanımlanmıştır. Artık o çok savunulan MEB bile psikolojik danışma mezunlarını rehber öğretmen olarak nitelememektedir. Peki kim bu argümanla konuşuyor. Dört tane psikoloji mezunu ve onlara gaz vererek kitlesini kontrol etmeye çalışan bilimsel ahlaktan nasibini almamış bir kaç uzman ( !) kişilik…
Tartışmaların çoğunda KURULUŞ AMACI EĞİTİM OLAN ….. diye başlayan argümanlara rastlamaktayım. Bu durum çok üzücüdür. Tüm dünyada meslekler değişir, dönüşür, yeni alanlarda yeni uygulamalar yapar. Örneğin belki de 50 yıl önce spor ve performans psikologlar için yok denecek düzeyde idi. Şimdi spor psikolojisi gibi kocaman bir alan var! Özetle bir alanın kuruluş amacı (ki bu argüman bile yanlış psikolojik danışma ve rehberliğin ilk çıkış amacı mesleki rehberlik yapmak) devam ettirilmek zorunda değildir. Araştırma alanları gelişir. Keza psikolojik danışma için de aynısı hem ülkemizde hem dünyada ortaya çıkmıştır. Sadece bizim yapısal düzenlemelerimiz geride kalmıştır.
Sıklıkla kullanılan bir diğer argüman ise PDR programının başka ülkede olmadığındır. Bu bilgi kısmen doğru gibi gözükse de istisnaları ile esasında yanlıştır. Psikolojik danışmanlık alanında lisans eğitimi ABD’de bazı eyaletlerde, İngiltere’de bazı okullarda halen vardır. Kısa bir Google araması ile bulunabilir. Diğer yandan bu ülkeler ağırlıklı olarak eğitimleri lisansüstü düzeye aktarmışlardır. Çünkü bu ülkelerde lisans diploması ile bir alanda çalışmak mümkün değildir. Örneğin psikoloji lisans diplomanız ile insanlara temas etme ihtimaliniz neredeyse yoktur. Ancak yukarıda söylediğim gibi yasal düzenlemeler bizde geç kalmıştır. Batıda lisansüstü hale gelmişken bizde lisans olarak kalmıştır. Psikologlar derneği başkanının bu anlamda bizde de lisansı kapatalım yüksek lisans açalım gibi teklifleri olduğunu görüyorum ancak Sn. Çukur’un bu alanda da bilgi eksikliği olduğu aşikar. ABD’deki COUNSELING lisansüstü programları psikoloji bölümlerinin içerisinde değil… Olmak zorunda da değil. Bir gün lisans programlarını kapatmaya ve lisansüstü eğitimle devam etmeye karar verirsek (ki inanmayacaksınız ama Türkiye’de bu felsefeyi benimsemiş bir okul var ODTÜ PDR ) buna biz PDR alanı uzmanları karar verecek ve uygulayacaktır. Psikologlar derneğinin ilgisi/bilgisi olmayan alanda planlama yapma çalışmaları sadece komiktir. Bu gün bir PDR alanı akademisyeni çıkıp sosyal psikolojide çok büyük eksiklikler var, bence okul şöyle olmalı adına toplumsal psikoloji olmalı dese ona hadi lan oradan dersiniz ya işte öyle bir şey bu da…
Bir diğer argüman ise PDRciler PSİKOTERAPİ/PSİKOLOJİK DANIŞMA YAPAMAZ şeklindedir. Bu durumda iki şey ortaya çıkmaktadır. Herkes kendi görüşüne yakın olanı benimseyebilir. İkisi de doğru ya ikisi de yanlış demek zordur. Birinci bakış açıcı mevcut yasalara bakmaktır. Eğer buradan yola çıkarsanız ülkedeki tüm psikologlarında kimse ile görüşmemesi gerekir. Yasalarımız müdahale süreçlerini psikiyatristlere vermiştir. Klinik psikologlara da çok sınırlı ve tanıdan bağımsız alanlarda bağımsız uygulama şansı tanımıştır. Bu düzenleme ile kimsenin herhangi birini danışan/hasta adı altında görmesi mümkün değildir. Yani PDR ile Psikoloji’ye düşen bir şey yoktur, boşa tartışmayın 🙂
İkinci görüş ise bilimsel uygulamalara bakmaktır. Psikoterapi bazı ülkelerde ayrı bir meslek (Avusturya) bazı ülkelerde ise meslekler üstü bir yapı olarak konumlanmıştır . İkincisi çok daha yaygın bir uygulamadır. Bu şu anlama gelir, ruh sağlığı alanında temel eğitim almış kişiler psikolojik danışmanlar, psikiyatristler, psikologlar, sosyal hizmet uzmanları, psikiyatri hemşireleri , mevcut eğitimleri üzerine belirli EKOLLERDE psikoterapi eğitimi alırlarsa PSİKOTERAPİST olurlar. Bu şekilde psikoterapi meslekler üstü bir alana konumlandırılır. Ancak sosyal medya üzerindeki tartışmalara dikkat ettiğimde bazen birinci bazen ikinci savunuluyor . Bu konuda bakış açınızın netleşmesi gerekir. Benim şahsi fikrim psikoterapinin meslekler üstü olacak şekilde düzenlenmesidir. Bu sayede kişinin psikolojik danışman, psikiyatrist hatta klinik psikolog olması bile PSİKOTERAPİ yapma hakkını vermeyecektir. Nitekim Hollanda’da klinik psikoloji yüksek lisansı hatta doktorası da bitirseniz terapist olamazsınız.
Bu yazıda PDR bölümünü övmek psikoloji bölümünü yermek gibi bir amaç gütmedim. Yasal ve bilimsel uygulamaları referans vermeye ve buradan güç alarak açıklamalar yapmaya çalıştım. Umarım başta lisans öğrencisi ve yeni mezun arkadaşlar neyi tartıştıklarının bir nebze daha farkında olurlar.
Özetle söylemem gerekirse psikolojik danışma ve rehberlik alanı diye bir alan, bu alanın kendine özgü literatürü vardır. Psikolojik danışmanlar EN AZ psikologlar kadar ruh sağlığı alanı çalışanıdır. Aksini iddia eden ya bilmiyor ya da bilerek yanlış bilgi veriyordur. Her iki alanında eğitim niteliksizlikleri(!), eksikleri, mezun fazlalıkları ve yetersizlikleri de söz konusudur ve ayrıca konuşulmalı ve eleştirilmelidir. Hatta mümkünse düzenlenmelidir.
Eskiden özellikle sosyal medyada herkese laf yetiştirmeye, birilerini ikna etmeye çalışırdım. Psikoloji alanında çok takdir ettiğim bir profesör hocamız bunları internette tartışarak çözeceğimizi düşünmüyorum dediği günden beri sadece okur modundayım (benim için zor olsa da:) ). Bu yüzden bu yazı ile görüşlerimi paylaşmak istedim.
Umarım birileri okur!
Görüş öneri ya da katılmadığınız nokta varsa lütfen yazın. Yanlış isem düzeltir, eksik ise ekler, haklı isem savunurum .
Sağlıcaklar.